Ebu Hanife'ye İBLİS diyen İmam

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
:D

ya Ercan her zaman ki gibi işkembeden sallıyor ve hodri meydan diyorsun ama iş ciddiyete binince Ercan'ı görebilene aşk olsun. Gören de birşey bildiğini sanacak. Yahu bildiğin hiç bir şey yok. Kopyacı zihniyet sahipleriyle ne konuşacağız?

Biz Kuran'ı ve Sünneti ortaya koyacağız sen ise falancı fişmancı diyeceksin. Biz Allah diyor ki diyeceğiz sen ise falancı şeyh uçtu, kaçtı diyeceksin. Bu zihniyetle biz ne konuşabiliriz?
Münazara yapmak o kadar kolay değil bir yığın hüccet getirdiğim halde cevaplar veremedin.

http://www.ihvanforum.org/showthread.php?128779-Ercan-Tekin-ve-RedveKabul-münazarası

 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Niye farketmez? Görülen o ki senin açtığın can sıkıcı konular forum tarafından da pek beğenilmiyor. Çünkü sen FİTNECİ birisin. Mezhep imamlarının arasındakileri buraya taşımanın İslama faydası olmadığını çok iyi biliyorsun. Sen kime hizmet ediyorsun?

Mezhep imamlarının arasındakileri buraya taşımak fitnecilik oluyor ama İmam Ebu Hanife'ye iblis, sapık, hadis münkiri, cahil diyenler birşey olmuyor öyle mi?

Ya bırak, buradan çıkarılacak dersi senin gibi kopyala yapıştır yapanlar anlayamaz.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun



Ayrıca bizler kendimize göre değil İslamın dört büyük deliline göre yazarız düşünürüz ve paylaşırız.
O deliller: Kur'an, Sünnet, İcma ve Kıyas-ı Fukaha.

Yazacaksan Allah'tan korkarak yaz.

Öyledir de sen sıralamayı değiştirip fukaha'yı en başa alır ve herşeyi bunun üzerinden delillendirme yoluna gidersen ki yaptığın budur işte burnun böyle pislikten kurtulmaz.
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
İmam Azam Ebu Hanife, Ehl-i Sünnetin dört büyük imamından biridir. İslâm dinine yaptığı hizmetleriyle İslâmiyeti iman, amel ve ahlâk esas olmak üzere bir bütün halinde insanlara yeni bir üslup ile sunmuş, şüphesi ve bozuk bir düşüncesi olanlara cevaplar vermiş, Müslümanları çeşitli fitneler ve propagandalarla zaafa düşürmek, parçalamak isteyenleri hüsrana uğratmış, önce itikatta birlik ve beraberliği sağlamış, ibadetlerde, günlük işlerde Allah-u Teâla’nın rızasına uygun olan hareket tarzının esaslarını ve şeklini tespit etmiştir. Böylece haklı olarak ikinci asrın müceddidi unvanını almıştır.

Buhari ve Müslim’deki bir hadis-i şerifte “İman, süreyya yıldızına çıksa, Fars oğullarından biri elbette alıp getirir” (Buharî, Tefsir 62) buyrulur. İslâm alimleri bu hadis-i şerifin İmâm-ı Azam hakkında gerçekleştiğini ifade etmişlerdir. (1)

Ebû Hanîfe hakkında döneminden itibaren, değişik görüşteki birçok âlim ve müellif tarafından lehte ve aleyhte çok şey söylenmiş ve yazılmıştır. Ancak İbn Abdilberr'e göre, Ebu Hanife’nin güvenilir olduğunu söyleyenler onun aleyhinde konuşanlardan daha çoktur. (2)

Hadis ve Sünnet'e uymada diğer imamlardan farkı olmayan ve fıkhî görüşleriyle İslam Hukukunda mezhep (ekol) olmuş meşhur bir fakih için bu durum son derece tabiidir.

Asırlar boyunca bütün nesiller Ebû Hanîfe'nin üstünlüğünü ve övgüsünü kulaktan kulağa haykırmaktadır. Bu büyük fakîhin temiz hayatı herkese örnek olmuştur. Birçok kimse onun ilmini ve şahsını övmektedirler. Bunların düşünce tarzları ayrı ayrı olsa da hepsi onu takdir etmekte birleşmektedirler.

Zahid Kevserî, ilk üç asır alimlerinden Ebu Hanife'yi övenlerin bir listesini vermiştir. (3) Toplam 67 kişinin yer aldığı bu liste, muasırlarından, Etbau't-Tâbiîn dönemi sonuna kadar Ebu Hanife'yi övenleri ihtiva ettiği için önemlidir. Zira Ebu Hanife'nin aleyhinde bulunanların birçoğu bu dönemden sonra yaşamış kimselerdir. (4)

Kendi döneminde veya ondan kısa bir süre sonra, Ebu Hanife aleyhinde konuştuğu bildirilen birçok kimsenin, aynı zamanda onun için övücü sözler sarf ettikleri nakledilir. Mesela İmam Malik, Sufyân-ı Sevrî, Süfyan b. Uyeyne, Şu'be, Yahya b. Maîn ve daha birçok kimsenin her iki türden ifadeleri nakledilmiştir. Bunun gibi, Hatib Bağdâdî’nin "Tarih"inde, Ebu Hanife aleyhine konuşanlar listesine aldığı bazı kimseler, onun şeyhinin şeyhlerinden olan İbnu'd-Dahîl'in listesinde övenler safındadır. (5)

Ebu Hanife'yi, muasırlarından, kendi dönemine yakın yaşamış kimselerden ve sonraki dönemlerde övenlerden bazıları ve övgüleri şöyledir:

Fudayl b. İyaz: “Ebû Hanîfe fakîh ve muttaki bir zattı. Fıkıh ilminde meşhurdu, çok servet sahibi idi. Etrafındakilere iyilik yapmakla tanınmıştı. Gece gündüz ilim öğrenmekle meşguldü. Kendisine müracaat edenler, ilminden ve malından faydalanırdı.. Geceleri ibâdetle geçirirdi. Az söyler, çok sükût ederdi. Helâl ve harama dair bir mesele ortaya atılınca hemen konuşurdu. Hakka delâlet hususunda en güzel hareket ederdi. Saltanat malından kaçar, hediyesini almazdı.” (6)

Ca'fer b. Rabi: “Beş sene Ebû Hanîfe'nin yanında bulundum. Onun kadar uzun uzun sükût eden görmedim. Fıkıhtan bir şey sorulunca açılır, coşkun ırmak gibi akar çağlardı. Yüksek sesi etrafı tutardı. (7)

Yahya b. Ma'în: "O güvenilir biridir. Sadece ezberlediği hadisi rivayet eder, ezberinde olmayanı rivayet etmezdi". (8)

Yezid b. Hân: "Bin alime ulaştım ve çoklarından ilim aldım. Aralarında beş kişiden daha fakih, daha dindar ve daha alim kimse görmedim. Bunların ilki Ebu Hanife'dir". (9)

Abdullah b. Mübarek: "Kûfe'ye girdim ve alimlerine şu beldenizde insanların en alimi kimdir diye sordum. Hepsi birden: İmam Ebu Hanife dediler". (10)

Fadl b. Dükeyn: "Ebu Hanife'nin meseleleri derinlemesine inceleyen bir kimsedir."

Mekkî b. İbrahim: “Ebu Hanife, zamanında yaşayan insanların en alimidir." (11)

Yahya b. Said el –Kattan: "Allah'a karşı ne yalan söyleyelim. Ebu Hanife’nin reyinden daha güzel rey işitmedik ve görüşlerinin birçoğunu benimsedik" (12)

İmam Şafi: “İnsanlar fıkıhta Ebu Hanife'nin çocuklarıdır" (13)

Ma'mer b. Râşid: "Hasan Basrîden sonra fıkıhta Ebu Hanife'den daha güzel konuşan birini bilmiyorum" (14)

Ali İbnü'l-Medînî: "Ebu Hanife güvenilirdir ve raviliğinde bir beis yoktur. Ondan Sevrî ve İbn Mübarek rivayet etmişlerdir". (15)

Şu'be: "Vallahi o güzel anlayışlı ve hıfzı kuvvetli idi" (16)

Evzaî: “Meselelelerin zorluklarını insanlar içinde en iyi bilen o idi" (17)

Cafer es-Sâdık: “Ebu Hanife, beldesi halkının en fakihi idi” (18)

Süfyân-ı Sevrî: "Ebu Hanife'nin önünde, şahin önündeki serçeler gibiyiz. O gerçekten alimlerin efendisidir." (19)

Abdullah b. Davud el-Hureybî: "Ebu Hanife hakkında konuşan insanlar, hasetçi ve cahildirler. Bana göre onlar en iyi durumda cahildirler. Vallahi onların ayıpladıkları bir konuda, onun ancak isabet ettiğini, ayıplayanların ise hata ettiklerini biliyorum. Bir keresinde onu Safa ile Merve arasında sayederken gördüğümde bütün gözler ona çevrilmişti". (20)

İmam Malik: "Öyle bir adam gördüm ki şu direği altın yapacağını söylese, buna delil getirebilir". (21)

Ebu Davud es-Sicistânî: "Allah rahmet eylesin, Malik, Şafii ve Ebu Hanife imam idiler". (22)

İbnü'n-Nedim Muhammed b. İshak: “Karada ve denizde, doğuda ve batıda, uzakta ve yakında ilmin tedvini Ebu Hanife sayesindedir." (23)

Ebu Ömer Yusuf b. Abdilberr: "Ebu Hanife, fıkıhta imamdı. Rey ve kıyası güzel, (meseleleri) istihracı latif, zihni iyi, anlayışı seri, zeki akıllı ve dindardı. Adil ravilerin ahad haberlerini, üzerinde icma edilmiş usullere aykırı bulduğu zaman kabul etmezdi. Ehl-i hadis bunu hoş görmeyerek onu kötülediler ve bunda aşırı gittiler..” (24)

Zehebî: “Ebu Hanife muttaki, alim, ilmiyle amil, âbid, büyük bir imamdı. Sultanlardan hediye kabul etmez, ticaret yaparak kazanç sağlardı". (25)

Hicrî 9. asrın ünlü hadisçilerinden İbn Hacer el-Askalânî (ö.852) de, Tehzîbü't-Tehzib'inde, Ebu Hanife hakkında gösterilen hüsnü teveccüh ve hadis alanındaki güvenilirliği konusunda birçok rivayete yer vermiştir. (26)

Aynı asrın diğer meşhur bir alim ve muhaddisi Süyuti (ö.911) ise Ebu Hanife'ye dair müstakil bir menâkıb yazmış, (27) ayrıca Tabakâtü'l-Huffaz'ında ona yer vermiştir. (28)

Süyuti'nin talebesi olan Şa'rânî (ö.973) ise el-Mizanü'1-Kübrâsında, Ebu Hanife'den övgüyle söz etmekte, ona yöneltilen ithamlara cevaplar vermektedir. (29)

Şa'rânî ile muasır diğer bir Şafii alimi İbn Hacer el-Heytemî (ö.973) ise Ebu Hanife hakkında değerli bir menâkıb kitabı yazmıştır. (30)

Dipnotlar:
1. bk. Manastırlı İsmail Hakkı Efendi, Mevahibu’r-Rahman fi Menakib-i İmam Ebu Hanife en-Numan.
2. İbn Abdilberr, Cami, II, 149.
3. Kevserî, Te'nib, 33.
4. Keşmîrî, Feyzul-Bârî, I, 169.
5. Krş. Bağdadi, Tarih, XIV, 369-370 ve Te'nîb, 33.
6. Bağdadî, XIII, 340.
7. Bağdadî, XIII, 340.
8. Suyûti, Tabakâtu'l-Huffâz, 73; İbn Hacer, Tehzîbu't-Tehzîb, X, 450.
9. Tehânevî, Kavaîd, 188.
10. Tehânevî, Kavaîd, 188, 189.
11. Tehavevi, Kavaîd, 187, 189.
12. Tehavevi, Kavaîd, 190; Krş. Tarihi İbn Maîn, II, 607.
13. Tehânevî, Kavaid. 191.
14. Tehavevi, Kavaîd, 191
15. Tehavevi, Kavaîd, 197(1 nolu dipnot).
16. Tehânevî. Kavaid. 198.
17. Tehavevi, Kavaîd, 199.
18. Tehavevi, Kavaîd, 199.
19. Tehavevi, Kavaîd, 199.
20. Tehanevî, Kavâid, 199.
21. Tehavevi, Kavaîd, 200; Krş. Bağdadî, Tarih, XIII, 338.
22. İbn Abdilberr, Cami', II, 163; Zehebî, Menâkıb, 46.
23. İbn Nedim, el-Fihrist, 285.
24. İbn Abdilberr, Kitabul-İstiğnâ, I, 572-573.
25. Zehebî, Menakıb. 45.
26. İbn Hacer, Tehzibu't-Tehzîb, X, 449-452.
27. Süyûtî, Tebyîzu's-Sahîfe fî Menakıbı'l-İmam Ebî Hanife, Haydarabad 1961.
28. Süyûtî, Tabakatu'l-Huffaz, 73-74.
29. Şarani, Mîzân, I, 55.
30. Heytemî, el-Hayrâtu'1-Hisân fî Menâkıbı'l-İmâmi'l- A'zam Ebî Hanifeti'n-Nu'man. Beyrut 1983; Detaylı bilgi ve kaynaklar için bk. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 222-230.

Selam ve dua ile...
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun

Münazara yapmak o kadar kolay değil bir yığın hüccet getirdiğim halde cevaplar veremedin.

http://www.ihvanforum.org/showthread.php?128779-Ercan-Tekin-ve-RedveKabul-m%C3%BCnazaras%C4%B1


Ne getirdin yahu, işin gücün başkalarının sözlerini getirmek. Uzun uzun alıntılarla münazara mı olur? Münazara karşılıklı yapılır. Sen kopyala yapıştır yapıyor hadi cevap ver diyorsun, hangi birine cevap vereceğiz? Sana mı getirdiğin alıntıya mı, hangisine?
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
quote_icon.png
RedveKabul Nickli Üyeden Alıntı

:D

ya Ercan her zaman ki gibi işkembeden sallıyor ve hodri meydan diyorsun ama iş ciddiyete binince Ercan'ı görebilene aşk olsun. Gören de birşey bildiğini sanacak. Yahu bildiğin hiç bir şey yok. Kopyacı zihniyet sahipleriyle ne konuşacağız?

Biz Kuran'ı ve Sünneti ortaya koyacağız sen ise falancı fişmancı diyeceksin. Biz Allah diyor ki diyeceğiz sen ise falancı şeyh uçtu, kaçtı diyeceksin. Bu zihniyetle biz ne konuşabiliriz?

Kim nereden kaçmış işte ispatı: http://www.ihvanforum.org/showthread.php?128779-Ercan-Tekin-ve-RedveKabul-m%C3%BCnazaras%C4%B1&p=1254102#post1254102

YALAN VE İFTİRA ile nereye kadar forumda fitne çıkartmaya devam edeceksin?

Ayrıca düşük seviyeden sümküren cümleler ile yazmayı bırak.
Sana burada Allah'ın ayetleri getirildiğinde sen onu kabul etmediğin halde bu sahtekarlığını bize yaftalamanda ayrı bir hainlik olsa gerek.
Senin gibilerin bu sapık akımlarla beslenmesi elbette doğruluktan ve dürüstlükten uzaklaşan kimselerin nasibi oluyor inşaAllah bu hasletler sende yokturda sapıklıktan kurtulmanda nasip olur yoksa cehennem bidat ehline göredir.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun

Münazara yapmak o kadar kolay değil bir yığın hüccet getirdiğim halde cevaplar veremedin.

http://www.ihvanforum.org/showthread.php?128779-Ercan-Tekin-ve-RedveKabul-m%C3%BCnazaras%C4%B1




Bak başkaları da böyle düşünüyormuş :D


iŞTE @Ercan Tekin budur

ÖNCE MEYDAN OKUR karşısından cevap gelince kaçmak için bahaneler uydurur şartlar öne sürer daha sonrada yine kaçamazsa MÜNAZARA da su koyar.

Ercan Tekin kadar Red Kabul lede düşünce bazında anlaşamam bu konu da ilmim değil konuşmam fikir öne sürmem ABES tir.

KONUYA GİİRMEMİN SEBEBİ Ercan Tekin in öne sürdüğü şartları yerine getirmeyen kişiliği işaret etmek için konuya girdim.
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
Ne getirdin yahu, işin gücün başkalarının sözlerini getirmek. Uzun uzun alıntılarla münazara mı olur? Münazara karşılıklı yapılır. Sen kopyala yapıştır yapıyor hadi cevap ver diyorsun, hangi birine cevap vereceğiz? Sana mı getirdiğin alıntıya mı, hangisine?
Avanakmısın? senin açtığın bu konuda sen kimin sözlerini getirdin?
Kimin sözleriyle kime karalamalar yaptın?
Kendi yaptığın hasletleri neden sürekli karşındaki insanlara yaftalamaya kalkışıyorsun?
Sen İslam'da dört delili halen kabul edememişsin.
İcma-i Ümmet dört delildendir.

Ebu Hanife r.a 'he düşman isen önce Kur'an ve Sünnete aykırı hükümlerini varsa eğer tek tek ortaya ispatlayarak dökeceksin.
Varmı gücün buna?
Elbette yok ama sen ne birkaç alim kisvesindeki insanların görüşlerini Ebu Hanifeye karşı kullanmaya kalkışıyorsun.

Utan kendinden şu düştüğün hale bak daha ne yaptığından haberdar değilsin.
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
RedveKabul: Bak başkaları da böyle düşünüyormuş
biggrin[3].gif




quote_icon.png
agbi Nickli Üyeden Alıntı
iŞTE @Ercan Tekin budur

ÖNCE MEYDAN OKUR karşısından cevap gelince kaçmak için bahaneler uydurur şartlar öne sürer daha sonrada yine kaçamazsa MÜNAZARA da su koyar.

Ercan Tekin kadar Red Kabul lede düşünce bazında anlaşamam bu konu da ilmim değil konuşmam fikir öne sürmem ABES tir.

KONUYA GİİRMEMİN SEBEBİ Ercan Tekin in öne sürdüğü şartları yerine getirmeyen kişiliği işaret etmek için konuya girdim.



Başkaları dediğin forumun ünlü provakasyoncusu Agbimi? :)
Elhamdulillah Agbi beni kötülüyorsa o işin doğrusu tam tersidir :)
Ne güzel bir şehadet.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun


Ebu Hanife r.a 'he düşman isen önce Kur'an ve Sünnete aykırı hükümlerini varsa eğer tek tek ortaya ispatlayarak dökeceksin.
Varmı gücün buna?

Ebu Hanife'ye düşmanlık mı? Yahu okuduğunu anlamamak gibi bir sorunun ver belli ki. Ebu Hanife aleyhinde sarf edilmiş tek bir sözümü getiremezsin. Hadi getir de görelim. Yahu sen nerenle okuyorsun?



birkaç alim kisvesindeki insanların görüşlerini Ebu Hanifeye karşı kullanmaya kalkışıyorsun.

Utan kendinden şu düştüğün hale bak daha ne yaptığından haberdar değilsin.

İmam Malik'in, Buhari'nin ve diğer alimlerin Ebu Hanife hakkındaki görüşleri ortada, hayır dememişler diyorsan aksini ispat edeceksin. Bırak şimdi demagojiyi.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
İmâm Şâfiî (v.204/819) şöyle demiştir: "İmâm Mâlik’e: “Ebû Hanîfe’yi gördün mü?" diye sorulmuş, O da: "Evet! Öyle bir adam gördüm ki, eğer sana: "Şu sütun altındır." diye ileri sürse, bunu delilleriyle ispat eder!" diye karşılık vermiştir.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
(İmam Ebû Hanîfe'nin çağdaşı mutlak müctehit) Leys b. Sa’d (v.175/791) der ki:
"Medîne’de iken Mâlik ile karşılaştım. Kendisine: "Bakıyorum da alnınızdaki teri siliyorsunuz!" dedim O da: "Ebû Hanîfe ile birlikteydim. O gerçekten fakîhtir ey Mısırlı!.." diye karşılık verdi. Sonra Ebû Hanîfe ile karşılaştım ve kendisine:

"Şu adam (Mâlik)ın senin hakkında söyledikleri ne kadar hoş!" deyince, O da: "Vallahi, ondan daha doğru, titiz ve süratli cevap vereni görmedim!" demiştir.



Allahın laneti yalancıların üzerine olsun. Amin.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Abdullah İbn el-Mubârek (v.181/797) anlatıyor:


"Bir defasında Mâlik’in yanında idim. Yanına bir adam geldi onu çok iyi ağırladı. Daha sonra O, dışarı çıkınca, "Bu kimdir? Bilir misiniz" dedi. Oradakiler. "Hayır!" deyince; "İşte bu zât, Irak’lı Ebû Hanîfe’dir! Şayet şu sütunun altından olduğunu ileri sürse, durum onun dediği gibi çıkar. Zira fıkıh (ilmi), kendisine kolaylaştırılmıştı." Sonra yanına Süfyân-ı Sevrî girdi. Onu da az önce Ebû Hanîfe’yi oturttuğu yerin biraz aşağısına oturttu. O da ayrılınca: "İşte Bu Süfyândır." dedi, sonra onun fıkhından ve verâ’ından bahsetti."


Allahın laneti yalancıların üzerine olsun. Amin.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Saymerî (v.436/1045), İbn Derâverdî’den şu olayı nakleder:


"Birgün Mâlik ve Ebû Hanîfe’yi yatsıdan sonra Mescid-i Rasûl’de ilmî konularda müzâkere ederken gördüm. Öyle ki, her biri kendi sahibi olduğu/amel ettiği görüşü savunuyor, ancak birbirlerine karşı ileri gitmiyorlar, biri diğerini hata etmekle suçlamıyordu… (Bu durum), bulundukları yerde sabah namazını beraberce kılıncaya kadar devam etti.”


Allahın laneti yalancıların üzerine olsun. Amin.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Muvaffak b. Ahmed el-Mekkî’nin, İsmail b. Yahyâ’dan rivayetine göre O, şöyle demiştir:


"Ebû Hanîfe, Medîne’ye geldiğinde bizim fakihlerden kiminle konuşursa onu susturur, ancak, Mâlik’le konuştuğu zaman yumuşak bir üslup kullanırdı."
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
Ebu Hanife'ye düşmanlık mı? Yahu okuduğunu anlamamak gibi bir sorunun ver belli ki. Ebu Hanife aleyhinde sarf edilmiş tek bir sözümü getiremezsin. Hadi getir de görelim. Yahu sen nerenle okuyorsun?



İmam Malik'in, Buhari'nin ve diğer alimlerin Ebu Hanife hakkındaki görüşleri ortada, hayır dememişler diyorsan aksini ispat edeceksin. Bırak şimdi demagojiyi.


Çok fazla takiyye ediyorsun yoksa hangi akımdansın sen?

Bu kadar iki yüzle yazman muzurluktur.

Hem Ebu Hanife r.a aleyhine konular açıp karalamakla uğraş hemde öbür yandan Ebu Hanifeye nerede düşmanlık etmişim diye iki yüzlülük göster. İşte senin gibilerinin durumu böyledir.

Konunun başında öyle uyduruk iddialar varki İmam-ı Maliki bile buna alet ettiniz ahirette bu iftiralarınız yüzlerinize vurulacak inşaAllah.

Konuda İmam-ı Malik şöyle buyurdu diye iddia ettin:
RedveKabul: İmam Malik şöyle demiştir: Ebu Hanife fitnesi, İblis fitnesinden daha zararlıdır.

oysa aynı İmam-ı Malik Ebu Hanife için ne diyor:
İmam-ı Malik’e; “İmam-ı a’zamdan bahsederken onu diğerlerinden daha çok methediyorsunuz?” dediklerinde; “Evet öyledir. Çünkü, insanlara ilmi ile faydalı olmakta, onun derecesi diğerleri ile mukayese edilemez. Bunun için ismi geçince, insanlar ona dua etsinler, diye hep methederim” buyurdu.

Bu kadar çelişkilerle dolu bir ortamda fitneniz açığa çıkarılmıştır.

Zira kaynak olarak baz alınan Süleyman Uludağ'ın kim olduğunu az araştıran bulur.
Ehli sünnet itikadına karşı kimler beslenme ihtiyacı duyuyorsa Edip Yüksel'leri bile besleyen fitne kaynağı Süleyman Uludağ'ın fitne kitabında vardır.
 

SahraNur

Ordinaryus
Katılım
5 Nis 2013
Mesajlar
2,397
Tepkime puanı
239
Puanları
0




oysa aynı İmam-ı Malik Ebu Hanife için ne diyor:
İmam-ı Malik’e; “İmam-ı a’zamdan bahsederken onu diğerlerinden daha çok methediyorsunuz?” dediklerinde; “Evet öyledir. Çünkü, insanlara ilmi ile faydalı olmakta, onun derecesi diğerleri ile mukayese edilemez. Bunun için ismi geçince, insanlar ona dua etsinler, diye hep methederim” buyurdu.

Rabbim razı olsun,hepimize haddimizi bilmeyi nasip etsin.Evvela kendi nefsim içindir sözüm.İmamların en büyüğüne en yücesine söz söyletmesin Rabbim biz aciz kullarını...
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun



Çok fazla takiyye ediyorsun yoksa hangi akımdansın sen?

Bu kadar iki yüzle yazman muzurluktur.

Hem Ebu Hanife r.a aleyhine konular açıp karalamakla uğraş hemde öbür yandan Ebu Hanifeye nerede düşmanlık etmişim diye iki yüzlülük göster. İşte senin gibilerinin durumu böyledir.


laf ebeliğini bırak şimdi
yalan ve iftira senin dinin olmuş

daha önce söyledim bir kez daha söyleyeyim;

Ebu Hanife aleyhinde sarf ettiğim tek bir söz varsa buyur getir. Getiremezsen ki getiremeyeceksin o zamana kadar bekle, birkaç lafım daha olacak sana.

Bekliyorum, bak dansözler gibi kıvırma.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun



Konuda İmam-ı Malik şöyle buyurdu diye iddia ettin:
RedveKabul: İmam Malik şöyle demiştir: Ebu Hanife fitnesi, İblis fitnesinden daha zararlıdır.

oysa aynı İmam-ı Malik Ebu Hanife için ne diyor:
İmam-ı Malik’e; “İmam-ı a’zamdan bahsederken onu diğerlerinden daha çok methediyorsunuz?” dediklerinde; “Evet öyledir. Çünkü, insanlara ilmi ile faydalı olmakta, onun derecesi diğerleri ile mukayese edilemez. Bunun için ismi geçince, insanlar ona dua etsinler, diye hep methederim” buyurdu.

Bu kadar çelişkilerle dolu bir ortamda fitneniz açığa çıkarılmıştır.

Zira kaynak olarak baz alınan Süleyman Uludağ'ın kim olduğunu az araştıran bulur.
Ehli sünnet itikadına karşı kimler beslenme ihtiyacı duyuyorsa Edip Yüksel'leri bile besleyen fitne kaynağı Süleyman Uludağ'ın fitne kitabında vardır.

Çelişki senin kafanda Ercan

bak sana konuyla alakalı bir başka yerden delil getireceğim bulursam linkini de veririm. Bakalım bu sefer de bu kadar rahat yazabilecek misin.
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
RedveKabul senin getirdiğin kaynaklar vehhabi uzantılı kaynaklardır.

İşte Süleyman Uludağ'ı deşifre ediyoruz:

Sonuna kadar okuyun.

SÜLEYMAN ULUDAĞ VE FUAD KAVUKÇU

Selefi meşrepli kimselerin yazdıkları kitaplar sapıklık zehiriyle dolu olduğunu bildiğimiz için bu şahısların ders kitabı olarak yazacakları eserleri değil de yapıtlarının aynı zehirlerle dolu olacağını düşünerek İmam Hatip okullarında ders kitabı olarak okutulan KELÂM DERSLERİ kitabını incelemek istedik.

Yazarları: Süleyman Uludağ, Bursa Y. İslâm Enstitüsünde öğretmen, diğeri Fuad Kavukçu Bursa İmam-Hatip Lisesinde Müdür.

Çorum halkı bu şahısları tufeyli olarak tanımaktadır. Fuad Kavukçu’yu ilk defa Yasin Hatipoğlu ile görüşmek üzere Millî FİKİR'in idare bürosuna geldiği zaman tanımıştık. «Sorma kişinin aslını sohbetinden bellidir.» derler. Biz de konuşmalarından selefi zihniyetli birisi olduğunu hemen anladık. Kitabını incelediğimizde teşhisimizin isabetli olduğunu gördük.

İncelemesini yaptığımız Kelâm Dersleri kitabında verdiğimiz sayfa numaralan 1977 baskısına aittir. Kitap tamamen selefi metodla yazılmıştır. Kitabı tenkid için birkaç kitap yazmak gerekir. Bariz birkaç husus üzerinde durmak istiyoruz. Selefîler, selefiyye isimli sapık mezhebi nasıl görüyorlar, vehhabiliği nasıl biliyorlar, İslâm âlimlerini nasıl kötülüyorlar, sapık kimseleri nasıl övüyorlar bunları görelim.

Sayfa 201'de SELEFİYYE MEZHEBİ diye başlık atılıp şöyle deniyor:
«Hanefî, Mâliki ve Şafiî mezheplerinin eski mensupları da Selefiyye mezhebinden idiler. Fakat daha sonra Eş'ariyye ve Mâtüridiyye mezhepleri teessüs edince bahis konusu mezhep mensuplarnın büyük ekseriyeti Mâtüridiyye ve Eş'ariyye mezheplerini benimsediler.»
Hiç bir Ehl-i sünnet kitabında selefiyye mezhebi diye bir şey yoktur. Selef vardır, selef-i salihinden olan Eshâb-ı kiramın tamamı müctehid idi, her birinin kendine göre mezhebi vardı, selefiyye mezhebi diye bir mezhep yoktu.

Dört hak mezhep teessüs etmeden önce her müctehidin bir mezhebi vardı. Peygamber aleyhisselâm gelmeden önce de mü'minler ya İsa aleyhisselâmın veya İbrahim aleyhisselâmın şeriatiyle amel ediyorlardı. Peygamber aleyhisselâm gelince eski hak dinler neshedildi. Her biri bir hidâyet yıldızı olan eshâb-ı kiramdan herhangi, birisini taklid haramdır. Bir kimse çıksa dört hak mezhepten birisine tâbi olmayıp ben Eshâb-ı kiramın mezhebiyle amel edeceğim, hak mezheplere değil, kitaba ve sünnete tâbi olacağım derse o kimse mezhepsiz olur.

Yukarıda aldığımız cümle baştan sona yanlış. Mezhepler teşekkül etmeden önce müctehidler kendi mezhebinde idi, mukallidler ise yakınlarındaki müctehidlere sual sorarak amel ederlerdi. «Hak mezhep mensuplarının ekserisi Ehl-i sünnetin iki imamına tâbi olmuşlar.» Ekserisi ne demek? Tamamı değil mi? Eğer tâbi olmayan tek kişi kalırsa o kişi mezhepsiz olmaz mı? İbni Teymiyye tâbi olmadı mezhepsiz oldu.

Sayfa 202 de Selefiyyenin metodunun Kur'ân metodu olduğu zikredilerek şöyle denilmektedir:
«Ashabın dini inancını aynen muhafaza etmek ve sonradan ortaya çıkan fikir ve bid'atlara iltifat etmemek vazgeçilmez bir prensiptir.»

Eş'ariyye ve Mâtüridiyye Kur'ân metodu değil mildir? Bunlar Eshâb-ı kiramın inancını muhafaza etmiyorlar mı? Bunlar sonradan çıkan fikir ve bid'atlere iltifat mı ettiler? "
Sayfa 203 de baklayı ağızlarından çıkarıyorlar. Sonraki Selefilerden bahsederken bunların kimliklerini de açıklıyorlar. Sonraki selefîler ne yapmışlar bakalım:
«Selef mezhebinin ve inançlarının doğruluğunu ispat için geniş izahlara girmişlerdir, İbni Kayyım Cevziyye gibi sonraki Selefîlerde bu hal açık olarak görülmektedir. Eski ve yeni Selefilerin hepsine birden EHLİ SÜNNET-İ HASSA adı verilir.»

İbni Teymiyye ve İbni Kayyımın nasıl bir mezhepsiz olduğunu daha önceki sayılarımızda vesikaları ile ispat etmiştik. Demek ki kendi ağızları ile söylüyorlar, selefîyye mezhebi İbni Teymiyyenin mezhepsiz yolu imiş. Bir de bu mezhepsizlik yoluna Ehl-i sünnet-i hassa diyorlar. Sayfa 133 de de uydurulan bu Ehl-i hassa'nın tarifi yapılıyor. «Sünnet üzere bulunan ehl-i tevhit» diye bitiriliyor. Bir de Ehl-i sünnet-i Amme varmış. Onun tarifi de şöyledir:
«Sünnet üzerinde itina ile durmayan, kuvvetli bir nas bulunmayan ve sahabe ve tabiinden açık bir ittifak bulunmayan mes'elelere dalan ehl-i tevhididir.»

Ehl-i sünnet-i amme denilenler kim? Kim olacak dört hak mezhep... İbni Teymiyye gibi mezhepsizler sünnet üzere hareket etmiş, dört hak mezhep mensupları ise sünnet üzerinde itina ile durmamış. Ehl-i sünnete yapılan bu büyük iftira karşısında acaba Ahmet Gürtaş niye susmuş ki?

Selefîyye mezhebinin tarif şekli Emekli Postacının tarifine çok uymaktadır. Postacı selefi olduğunu gizlememektedir. Acaba siz gizliyor musunuz? Biz sizi biliyoruz ama, şöyle açıkça konuşun herkes bilsin.

Bilindiği gibi bir ictihad muhakkak doğru olmayabilir. Dört hak mezhebin dördü de haktır, fakat dördü de doğru olamaz. Fakat mukallitler kendi mezheplerini hak ve doğru bilerek amel etmek mecburiyetindedirler. Bir mezhebdeki hükümlerin doğru olup olmadığını ancak Allahü teâlâ bilir. Hal böyle iken Uludağ ve Kavukçu çıkyor, kendi ifadelerine göre mezhepsiz İbni Teymiyyenin tabi olduğu selefîyye mezhebinin doğru olduğunu söylüyorlar. Sayfa 212 de şöyle bir başlık atmışlar.

BU MEZHEBİN DOĞRULUĞUNU İSPATLAYAN DELİLLER :

Hemen altında şöyle deniyor:
«Selefîyye mezhebinin en doğru, en emin ve en iyi bir mezhep olduğu evvelâ AKLİ, sonra SEMİ ve NAKLİ delillerle ispat edilmek istenmiştir.»

Sayfa 213 de iyice açık vererek diyorlar ki:
«Biz selef mezhebinin hak olduğunu iddia ediyoruz.»

Hemen aşağıda nakli delillerle bu mezhebin hak olduğu şöyle ispat (!) ediliyor:
«Müteşabih naslarin manasını araştırmak ve incelemek ve bunlara dair soru sormak bid'attir. Her bid'at fenadır. Bid'at fena olunca zıddı olan yerleşmış gelenek ve sünnet iyidir demek olur. Bu esasların kabulü Selef mezhebinin hak olduğu neticesini doğurur.»

Yani hak olan doğru olan Selefîyye mezhebidir. Bundan başkası ise bid'attir, yanlıştır. Dört hak mezhebe yapılan bu iftiralar karşısında yaygaracı niçin susuyor ki?

Ey Müslümanlar, haberiniz olsun, vehhabiliğin kamufle adı olan selefîlik hak ve doğru bir mezhepmiş gibi İmam-Hatip Liselerinde bile okutulmakta ve çocuklarımız zehirlenmektedir.

Şimdi de bu iki kafadarın VEHHABİLlK hakkındaki fikirlerini öğrenelim. Sayfa 214 de Abdülvehhab için özbeöz tabiri kullanılmaktadır, özbeöz Arap kelimesi acaba niçin kulllanılmaktadır? Aynı sayfada şöyle deniyor,:
«Vehhâbilik zuhur ettiği zaman Arabistanın içtimai şartları, İslamdan evvelki câhiliyye Araplarının içtimâi şartlarına benziyordu.»

Hiç câhiliyye Arapları ile müslüman olan Arapların içtimaî vaziyetleri birbirleriyle kıyas kabul eder mi? Acaba bu kıyastan maksat vehhâbiliği haklı gösterebilmek için bir yumuşatma hareketi midir?
Sayfa 215 de vehhabiliğin esasları anlatılırken şöyle deniyor:
“Vehhâbiler, Buhari ve Müslim'de rivayet edilen hadislere dayanarak sünnî ve şiî'ler tarafından hürmet edilen kimselerin kabirleri üzerine bir hâtıra olmak üzere inşa edilen san'at ve tarih bakımından büyük değer taşıyan türbe, mescit ve âbideleri yıkmışlar ve yerle bir etmişler.»

Bu cümle ile ne denmek isteniyor? İhtimalleri sıralıyalım:
1 - Buharî ve Müslim gibi sahih hadîslere istinaden böyle bir hareket yapıldığı için yerinde bir harekettir, yaşasın vehhâbiler.
2 - Her ne kadar sahih hadîsle sabit ise de böyle tarihi ve sanat değeri büyük olan eserleri yıkmak doğru değildir, kahrolsun vehhâbiler.
3 - Buharî ve Müslim'deki hadîslere itimat edilmeyeceği için vehhâbilerin bu hareketleri uygun değil
4 - Kütüb-i sittenin en meşhur iki hadîs kitabına riayet edilerek böyle hareket edilmesi vehhâbilerin dine bağlı olduklarını göstermesi bakımından ehemmiyete haizdir.
Başka bir ihtimal varsa bildirsinler. Hangi ihtimal çıkarılırsa çıkarılsın, yukarıdaki cümle dinimize aykırıdır. Yapılan hareket ya iyidir ya kötüdür. Dine uygunsa iyidir, değilse kötüdür. Tarih ve san'at değeri dinden üstün bir değer değildir.
Mes'elenin aslı şudur: Vehhâbiler (selefîler) nasları tevil etmezler. Hadîs-i şeriflerdeki maksad-ı nebeviyi bilmedikleri için dine aykırı olarak bunları yıkmışlardır. Fakat bu selefîlere göre vehhâbiler dine uygun hareket etmişlerse de san'at değeri büyük olan böyle eserleri yıkmaları uygun olmamıştır.

Aynı sayfada vehhâbiliğin esasları arasında BİD'AT ALEYHTARLIĞI zikrediliyor. İçtihadı hükümlerin ve İcma-i ümmetin bid'at olduğu için dini bir değeri olmadığı, ayrıca bunlar kahve, çay, tütün gibi şeylere bid'at ve haram dedikleri kaydedilerek deniliyor ki:
«Onlara göre İslâm, temiz bir menbadan berrak ve saf bir şekilde akan fakat başka çay, dere ve akarsularla birleştiği için bulanık hal alan bir suya benzer. İslâmı bu gibi bulanık ve pis sulardan temizlemek için tek çare suyun kaynağına çıkmak, yani DİNİ SAFVETİ ASLİYESİNE İRCA ETMEKTİR.» s. 216.

Onlara göre diye başlayan bu ifadeler iyi midir, kötü müdür? Elbette iyidir ve buna hiç bir müslüman itiraz edemez. Ama vehhâbiler bunu mu yapıyorlar? Vehhâbiliği bu şekilde övmekten maksat nedir? Vehhâbilerin dere çay gibi sözleri hak mezheplerdir. Hâşâ hak mezhepler dini kirletiyor diyorlar. Fakat Kavukçu ve Uludağ bu işi güzel gibi gösteriyorlar.

Nihayet vehhâbilerin özellikleri anlatılarak tenkid ediliyor, aşırılıkları da kötülenerek ÎCMA-I ÜMMET'ten ayrıldıkları söyleniyor. Bu ümmetin dalâlet üzerinde icma etmiyeceği hadîs-i şerifle sabit olduğuna göre vehhâbiler Uludağ ve Kavukçu'nun ifadelerine göre de dalâlete yuvarlanmışlardır. Yani Ehli sünnetten ayrılmışlardır. Acaba bu iki kafadarın sözlerindeki samimiyet derecesi nedir? Gerçekten onları dalâlete yuvarlanmış, Ehl-i sünnetten ayrılmış olarak biliyorlarsa, bu sapıklara Ehl-i sünnet diyen kimseleri de tenkid etmeleri gerekir. Meselâ aynı kafadaki Hayrettin Karaman'ı vehhâbiliğe sünnî mezhep dediği için tenkid etmeleri gerekmez mi? Emekli Postacı da bu sapıklara sünnî mezhep demişti. Uludağ NESİL Dergisinde yazı yazıyor. Samimî olduğunu ispat için Karaman ve Postacıyı bu açıdan olsun tenkid etmelidir.

Vehhâbilerin aşırı hareketlerinden sonra yumuşadıklarını yazıyorlar. Diyorlar ki:
«Bugün vehhâbi mezhebinin hâkim olduğu Suudi Arabistan'da motorlu vasıtalardan istifade edilmekte, radyo ve televizyon tesisleri kurulmuş bulunmakta, sinema gibi eğlence yerlerinin faaliyet göstermesine müsaade edilmekte, bankalar açılmakta, kızlar okullara devam etmekte ve kız öğretmen okulları tedrisat yapmaktadır.»s. 217:
Yumuşamanın ne olduğu görüldü. Dine aykırı bu hareketler yumuşama mıdır, yoksa dinimizden taviz midir? Dinden uzaklaşma mıdır? Bu kötü hareketleri yumuşama olarak vasıflandırmaktan maksat nedir ki?

Son olarak bu sapık akımın tesirleri anlatılarak deniyor ki:
«Şevkânî üzerinde de vehhâbiliğin tesirleri görülür. M. Abduh Mısır'da vehhâbiliğin münevver ve kültürlü bir temsilcisi sayılabilir.» s, 218

Vehhâbi dedikleri mason Abduh acaba niçin münevver ve kültürlü diye övülür? Vehhâbi olan bir kimsenin münevverliği nereden gelir ki? Madem bu mason Abduh vehhâbi, ne diye fikirdaşınız Hayrettin Karaman onu mutlak müctehid diye övmektedir? Siz ne diye Bay Karaman'ı ikaz etmiyorsunuz? Sizin vazifeniz değil, ikaz etmezsiniz. Fakat Konya'da Ahmet Gürtaş var, mezhepsizlik mevzuunda kitap yazmıştır. O ne diye Karaman'ı bu husus için olsun tenkid etmemiştir? Hal böyle iken, Ahmet Gürtaş işgüzarlık ederek mason Abduh'a vehhâbi diyen D. Ali Kayapınar hocayı niçin tenkid etmiştir?

Uludağ ve Kavukçu sayesinde mezhepsiz Şevkani'nin aynı zamanda vehhâbi fikirli bir selefi olduğunu da öğrenmiş olduk. S. 76'da ise Şevkani, Zeydiler arasında çıkan serbest düşünceli bir âlim olarak tanıtılmaktadır. Serbest düşünce demek ne demektir? Yani hiç bir hak mezhebe bağlanmamış, aklı nasıl erdiyse öyle düşünmüş, yani mezhepsiz bir kimse demek midir? Bu mezhepsiz Zeydî'ye Ehl-i sünnetin Mutlak Müctehidi diyen Hayrettin Karaman acaba niçin tenkid edilmez? Bu soru Ahmet Gürtaş'a sorulmaktadır.

Sayfa 45'de İmâm-ı Gazali hazretleri şöyle övülmektedir:
«Bu eseriyle Gazâli'nin, felsefenin belini bir daha doğrultamayacak bir şekilde kırdığına hükmedildi ve kendisine Hadim ül-Felasife (felsefeyi yıkan) unvanı verildi.»
Hemen aşağıda ise şöyle denilmektedir:
«İbn-i Rüşt, bu eserde aklî ve mantıkî delilleri büyük bir maharet ve dirayetle kullanarak Gazâli'yi tenkid etti ve Gazâli'nin tenkidlerinin yersiz, mânâsız ve saçma olduğunu ileri sürdü. Böylece Gazâli'nin felsefeye indirdiği darbeyi İbn-i Rüşt, Gazâli'ye indirmiş oldu. Bu fikir kavgasında gerçek galip Gazali midir, yoksa İbn-i Rüşt mü? Bu cihet hâlâ tartışma konusudur.» s. 45

Hemen aşağıda İmâm-ı Gazâli'nin felsefenin yirmi mes'elede dine aykırı olduğunu ispat ettiği, bunlardan üç mes'elede filozofları kâfir saydığı bildirilmektedir. Filozofların tekfirini gerektiren üç mes'ele şuymuş: (Felsefe diyormuş ki: )
1 - Âlem, Allah gibi ezelî ve kadimdir.
2 - Allah cüz'i olan şeyleri bilmez.
3 - Cismani ve bedenî bir haşr yoktur. (Âhirette dirilme yoktur.) s. 46
Aynı sayfada Uludağ ve Kavukçu, İmam-ı Gazâli'nin bu üç görüşten dolayı Farabî ve İbni Sina gibi filozofları kâfir saydığıı bildirmektedirler.

Biz de bu iki kafadara tarafsızlığı veya yansızlığı veya serbest düşünceyi bırakıp da bu üç fikrin küfür olup olmadığını soruyoruz. Eğer küfür diye cevap verirseniz, İmâm-ı Gazâli'nin, zihniyetine kâfir dediği İbni Rüşt'ü acaba galip sayabilir misiniz? Acaba o zaman hâlâ tartışma konusu vardır diyebilir misiniz? Hiç hak ile bâtıl tartışma konusu olabilir mi? Müslümana göre İmam-ı Gazali haklıdır, kâfirlere ve mezhepsizlere göre de İbni Rüşt haklıdır. Bunun tartışma neresindedir? Talebelerin kafalarını karıştırmaktan maksat nedir?

Kitabın çeşitli yerlerinde İslâm filozofları tabiri kullanılmaktadır. Filozof kâfir demek anlamına geldiğine göre İslâm kâfiri ne demektir? Aynı şekilde İslâm Felsefesi tabiri nasıl kullanılır? Aynı şekilde kitabın çeşitli yerlerinde İslâm düşüncesi tabiri kullanılmaktadır. (S. 56) Düşünce insan mahsulüdür. İslâm ise ilâhîdir.

İslam felsefesi demek gibi İslâm düşüncesi demek de küfür değil midir?

Sayfa 136'da MÜTEAHHİRİN KELÂMCILAR denilerek İmam-ı Gazali, İmam-ı Razi, Seyfuddin el-Amidi, Beyzavi gibi Ehl-i sünnet âlimleri sayıldıktan sonra şöyle bir hükme varılıyor:
«Müteahirinin ilm-i kelâmı bid'at fırkalarını yıkmışsa da, Selefîyye mezhebinin yayılmasını da önlemiştir. İbni Teymiyye ve talebesi İbn-ül Kayyım el-Cezvî gibi zatlar selefîyye mezhebini ihyaya çalışmışlarsa da muvaffak olamamışlardır.» S. 136.

Ne diye İmam-ı Gazali ve İmam-ı Razi gibi Ehl-i sünnetin büyükleri iki kafadara göre tek doğru olan Selefîyye mezhebinin yayılmasını önlerler ki? Eğer Selefîyye bunların dediği gibi doğru ve hak bir mezhep ise hâşâ İmam-ı Gazali gibi büyükler dine en büyük darbeyi indirmiş kimselerdir. Tek doğru mezhebin yayılmasını önlemek dinsizlik değil midir? Halbuki selefîyye isimli sapıklığı yıkan âlimler Ehl-i sünnetin büyükleridir. Mezhepsiz Mevdudî gibi selefi fikirli reformcuların İmam-ı Gazâli'ye olan düşmanlıklarının gerçek sebebi böylece anlaşılmaktadır. İmam-ı Gazali gibiler selefîyye sapıklığını batırmaya çalışıyorlar, İbni Teymiyye gibi mezhepsizler ise ihyaya gayret ediyorlar. Selefîyyenin doğruluğu (!) buradan da anlaşılıyor?

Nesil Dergisine yazı yazan bütün selefîleri sıra geldikçe böylece teşhir etmeye devam etmek istiyoruz. Bugüne kadar hiç bir selefi cevap vermemiştir. Eğer Uludağ ve Kavukçu bu selefî fikirlerinden dönmüşlerse veya herhangi bir tevilleri varsa bildirirlerse memnuniyetle neşrederiz.
Son olarak Kelâm Dersleri kitabındaki Sunusilik hakkındaki yazıdan birkaç satır alalım. Sayfa 218'de Sunusilik hakkında şöyle deniyor.

«Sunusî, ibadet ve taata düşkün, abid, zahid ve takva sahibi bir zat idi.» S. 218
Sunusî'nin oğlu hakkında ise şöyle deniyor:
«Yetiştirdiği mürit ve propagandacılarla Sunusîliği ve dolayısıyle müslümanlığı Kuzey Afrika'ya yaymağa çalıştı.» S. 218

Hemen aşağıda Sunusîliğin inançları bakımından kahve ve tütünü haram sayma gibi hususlarda vehhâbilere benzediği kaydedilmektedir. Sunusîlikten bir mezhep olarak bahsedilmektedir. Sunusîlik acaba hak ve doğru bir mezhep midir?

Aklı olan herkes doğru ve hak olana tâbi olması lâzımdır. Hak ve doğruyu bırakmak ise ahmaklıktır. O halde iki kafadara soruyoruz, hangi mezheptensiniz? Hak ve doğru bildiğiniz selefîyye mezhebinden mi? Evet demek mecburiyetindesiniz, zira hak ve doğru bildiğiniz bir yola girmeyene ne denir? Hayrettin Karaman «Maturidi ve Hanefiyim» dedi. Siz de mi böyle diyeceksiniz? O zaman size demez miyiz, siz samimî iseniz niye doğru bildiğiniz yoldan yürümüyorsunuz? diye.
Emekli Postacı gibi «Selefîyye mezhebindeniz» derseniz o zaman mes'ele kalmaz. Cevap bekliyoruz.

http://www.mezhepsizler.com/mezhepsiz/mezsiz2/mezsiz2_suleyman_uludag_ve_fuad_kavukcu.htm
 
Üst