bir yere kadar haklısın ama hareket metodu anlamında hata içerir
küfrün tüm gücüyle saldırdığı bir anda bölünmelere yol açacak, güç kaybedecek her türlü ayrışma kötüdür
şiaya ve diğerlerine eleştimi görebilirsin mesajlarımda (sünnete saldırı, fırkacılık vb) .
neden sadece tarikat hakkında hüküm vereyim ki?
Ayrıca hüküm vermiyorum sadece kendi görüşlerimi aksediyorum.
bu dediğin bana karşı haksız bir ithamdır.
Cübbeli ve takipçileri kardeşimdir.
her cenahın güzel yanları da var eksik yanları da var.
şimdi eksik bir bilgi-anlayışla vahdeti vucudu rabıta vb yüzünden tarikatı şirkle itham etmiyorum, bu meseleleri çözebiliyorum, anlayabiliyorum.
şimdi senin dediğin gibi acele etsem bazıları gibi küfürle itham etsem selefiler vs gibi doğru mu yapmış olacağım?
Bu bağlamda haraket edilirse dünya da Müslüman olarak tanımlanabilecek, kafir olarak itham edilmeyecek kaç cemaat kalır ki?!
kader konusu üzerinden kamplaşan sahabelere efendimiz sav bununla emredilmediniz diyerek uyarılmıştır.
ama bugün bu konu üzerinden tekfir kolayca yapılıyor.
sence bununla mı emredildik?
not: gerçekten islama ciddi zararlar veren taşeron sahte örgüt cemaatlere her zaman karşı oldum (fetö, daeş, el kaide vb)
Muhterem,
Size herhangi bir itamda bulunmadım,gözlemlediğim kadarı ile yazılarınıza mukabil bir görüş tesbitinde bulundum,yanlış tesbitim olduysa kusura bakmayınız..!
Öncelikle senin görüşüyün,düşünceyin,benim görüşümün düşüncemin dinde hiçbir hükmü nazarı yok..!
Hüküm, Allah ve Resulü'ne ait..
Din adına yapılan her bölünme İslâm dininde bir ihanettir, bir zulümdür. Din bölücüleri rücû etmedikleri takdirde, çok şiddetli bir azapla kendilerine yazık etmiş olurlar.
Âyet-i kerime’de:
“Aralarında çıkan gruplar birbirleriyle ayrılığa düştüler. Acıklı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin haline!” buyuruluyor. (Zuhruf: 65)
Allah-u Teâlâ’nın beyanı bu.
Din bölücülerinin hareketleri ise Hazret-i Kur’an’a hep ters olur,
Müminun sûresi 52-56. Âyet-i kerime’lerini dikkatlice inceleyin, bunların yalancı olduklarını göreceksiniz:
“Şüphesiz sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde benden korkun.
Amma ne var ki, insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük, her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir.
Şimdi sen onları bir süreye kadar kendi sapıklıkları ile başbaşa bırak!
Kendilerine verdiğimiz servet ve oğullar ile, onların iyiliklerine koştuğumuzu mu zannediyorlar? Hayır, onlar işin farkında değiller.” (Müminun: 52-56)
Bu Âyet-i kerime’lere göre demekki, bunların kitapları ayrıymış Hazret-i Kur’an’a uymazlarmış. Bunların dinleri ayrı imiş,, İslâm dinine uymazlarmış İslâm gibi görünürler, fakat İslâm dininin esasına tâbi olmazlarmış. Sen her ne kadar kabul etmesende İslam gibi görünüp islammış gibi olanlar varmış, ve Allah-u Teâlâ onların dalâlet batağında olduklarını da beyan buyuruyor.
Bütün bu ayrılıklar dinlerinin, kitaplarının ayrı olduğundan ileri geliyor. Allah-u Teâlâ’nın kitabına göre değil, kendi dinlerine ve zan kitaplarına göre hüküm veriyorlar. Kitapları ayrı olduğu için bu Âyet-i kerime’ler onların kitaplarında bulunmaz.
Haklarında bunca Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’leri önlerine serildiği halde,din bölücülerine “Müslümanlardır.” zan gözü ile bakmak, bu Âyet-i kerime’leri inkâr etmek veyahut hafife almak demektir. İman sahibi asla bunu yapamaz.(yapmaz)
Şimdi biz çekilelim aradan. Bölücüleri Hazret-i Allah ve Resul’ü ile başbaşa bırakalım.
Gerçek Hazret-i Allah’a ve O’nun sevgili Peygamber’ine uymakla olur. Onun içindir ki,
Allah-u Teâlâ Şûrâ sûresi 15. Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:
“İşte bundan ötürü sen onları tevhide, birliğe dâvet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma.
Ve de ki: Allah’ın indirdiği kitaba inandım, aranızda adalet yapmakla emrolundum.
Allah bizim de Rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize sizin işledikleriniz size aittir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar. Dönüş de ancak O’nadır.”
Cenab-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:
“Ümmetim benden sonra yetmişüç fırkaya ayrılacak, bir fırka müstesnâ, diğerleri hep ateştedir.
-’Onlar kimlerdir yâ Resulellah?’
Benim ve ashabımın yolunda olanlardır.” (Ebu Dâvud)
Allah hepimizi o yolda bulundursun...
Selâmetle...