"MÜLAANE DEĞİL BEDDUADIR" Diyanet İşleri Başkanı:Diyaneti itibarsızlaştırmaya uğraştılar

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Tek tek ihanetin hesabını verip cezasını çekeceksiniz. Ettiğiniz beddualar tek tek her birinizin başında patlayacak. Şimdi inanmayın. Yaşayıp görün.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Farklı isimle yazmayı denedim forumda, çünkü "manifesto" ismini terörist ilan ettiler burada.

Forumu paralel forum yapmayacağım derken bir partinin arka bahçesine çevirdiler.

Her birinizin sürekli denediğiniz/debelendiğiniz gibi gene algı peşindesin. Algı için çarpıtmaktasın. İsim isim bile verebilirim; forumda Chpli, Mhpli, Spli olduğunu söyleyen/belli eden üyeler de sürekli yazmakta...

Nasıl da ahlak elbisesini soyunu verdiniz...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Güleninki Net bir şekilde bedduadır ve yerinde bir bedduadır.

Cemaatçi ajanların MİT yardım tırlarını durdurup silahla görevlilerini yere yatırması ve dünyaya "Türkiye, El kaide Işid teröristini destekliyor" diye haber yapması da yerinde miydi ey cemaat kafa?
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
CHP ve HDP nin önceliği diyaneti ve zorunlu din derslerini kaldırmak.

tam koro diyaneti itibarsızlaştırma çabaları bunun öncül zemin hazırlama uğraşı.

Diyanet işleri başkanımız benim bugüne kadar gördüğüm en alim diyanet işleri başkanı.

Çok değerli hizmetleri olan bir insan.

Paralel ve doğan medya kime saldırıyorsa ona sımsıkı sarılın.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
"Cebrail As. inse parti kursa onu da desteklemezdik" deyip, 'Cebrail'den ne anladınız, bizim çaycı cebrail efendiden bahsettim' diyerek aklımızla dalga geçen bir güruhun... kapı kapı dolaşıp Chp'ye oy istemesi de yerinde miydi, cemaatçi? Şimdi de Hdp'ye de çalışacaklarının işaretlerini veriyorlar. Mhp'ye zaten destek olacaklar. Emsalettin orda.

Sen sanıyon ki Sp'ye gaz verip destekleyecekler?! Avucunu yalarsın.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Amerika kendi felaketinin yaralarını saramıyormuş gibi amerikaya yardımlar... Daha bitmedi...

Cemaatçiler İsrail'e de himmet ediyorlar:

Geçen yıl İsrailli çocuklar için 22 bin 500 dolarlık yardım yapan derneğin, şimdi de İsrail’de yaşanan orman yangını için kampanya düzenlediği ve 25.000 dolarlık bağış topladığı ortaya çıktı.

ÇEK, BAŞKONSOLOSA TESLİM EDİLDİ

Teksas’ta faaliyet gösteren Raindrop Türk Evi’nin Başkanı Mehmet Okumuş, kendilerini ziyaret eden İsrail Başkonsolosu Meir Shlomo’ya 25.000 dolarlık çeki teslim etti.

BynNAmaIUAAmzLN.jpg


Tabii... Yardım edecekler. Hizmet ettikleri yerin gözüne kim girecek?!!!

Müslümandan topladıkları parayı gavurlara, senatörlerine, lobilerine verip menfaat devşirmek hatta Türkiye aleyhinde davranmasına çalışmak da yerinde miydi cemaat aşığı?
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Haine destek olan da ihanet içindedir. Nokta.
 

Aşk Şairi

Kıdemli Üye
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,286
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Web sitesi
www.haksairi.com
Haine destek olan da ihanet içindedir. Nokta.
ya bu ne olduğu belirsizler,işte yeri gelir ulusalcı yeri gelir paralelci yeri gelir bilmem neci gibi oluyor
her kılığa giriyorlar , her hainin her iftiracının her düşmanın sözlerini propagandalarını saptırmalarını her fırsatta kullanıyorlar .

bunlar o parelelcilerden hainlerden ulusalcılardan daha tehlikeli ve daha kötüdür
Rabbimiz bu milleti şerlerinden korusun
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,398
Tepkime puanı
445
Puanları
83
Konum
İstanbul
Yarasalar ışığı sevmezParalel Yapı’ya mensup isimlerin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’i hedef tahtasına oturtmasının aksine Bediüzzaman Said Nursi’nin talebeleri ve Nur Cemaati’nin önde gelen isimleri Akit’e önemli açıklamalarda bulunarak, “Biz Mehmet Görmez’den memnunuz. Nur Cemaati Mehmet Görmez’i takdir ve tebrik ediyor. Kendisinden Allah razı olsun. Yarasalar ışığı sevmez” dedi.
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,398
Tepkime puanı
445
Puanları
83
Konum
İstanbul
yarasalar-isigi-sevmez-h1430981944.png







Paralel medyanın hedefindeki Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’e bir destek de Bediüzzaman Said Nursi’nin talebeleri ve Nur Cemaati’nin önde gelen isimlerinden geldi. Akit’e konuşan Said Nursi’nin yaşayan talebelerinden Said Özdemir, “Nur Cemaati Mehmet Görmez’i takdir ve tebrik ediyor.” derken diğer talebesi Mehmet Fırıncı ise, “Mehmet Görmez hakikaten bu memleketin her şeyine birden maddi manevi kuvvet vermek için çırpınan bir din adamımız. Benim onu taltif etmeye hakikaten kelam olarak takatim yok.” ifadelerinde bulundu.


SAİD ÖZDEMİR: NUR CEMAATİ GÖRMEZ’İ TAKDİR EDİYOR

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in İslamiyet adına çok güzel çalışmalarda bulunduğunu belirten Said Nursi Hazretlerinin talebelerinden Said Özdemir, “Biz Mehmet Görmez’den memnunuz. Nur Cemaati Mehmet Görmez’i takdir ve tebrik ediyor. Bediüzzaman Hazretlerinin vasiyetini yerine getirerek Risalelerin orjinaline uygun basımı noktasındaki çalışmalarını da çok olumlu görüyoruz. Allah yardımcısı olsun. Çok güzel çalışmalar yapıyor. Hakikatleri söylüyor.” şeklinde konuştu.

MEHMET FIRINCI: BENİM ONU TALTİF ETMEYE KELAM OLARAK TAKATİM YOK

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e karşı kara propangada yapanlara yönelik “O yanlışlığı yapanların da biran evvel bu yanlışlıktan vazgeçmelerini tavsiye ederim.” diyen Bediüzzaman’ın hayattaki son talebelerinden biri olan Mehmet Fırıncı, “Mehmet Görmez hakikaten bu memleketin her şeyine birden maddi manevi kuvvet vermek için çırpınan bir din adamımız. Benim onu taltif etmeye hakikaten kelam olarak takatim yok. Kendisinden Allah razı olsun. Güzel ülkemiz için, dini mübini İslam için, insanlarımızın hem dini hem uhrevi saadetini temin etme hususunda çırpınan bir insan. İnsanız hatadan ali olmayız ama öyle bir hatası da katiyen zuhur etmedi. Onun için bütün duygularımızla ona teşekkür ederiz.

Paralel Yapı’nın Diyanet İşleri Başkanlığını ele geçiremediği, hedeflerine ve amaçlarına ulaşamadığı için Mehmet Görmez’e yönelik taarruza geçildiğini belirten Barla Platformu Başkanı ve AK Parti Amasya Milletvekili adayı Said Yüce, “Paralel yapı, CHP ve HDP birlikte Diyanet İşleri Başkanımıza hep birlikte saldırmaları başkan Mehmet Görmez’in çok doğru yolda olduğunu göstermektedir.” dedi.

GÜLEN’İN ESKİ YAKIN ARKADAŞI KATIÖZ’DEN SERT TEPKİ

Bugüne kadar gelmiş geçmiş başkanlardan daha farklı çalışmalara Mehmet Görmez’in imza attığını belirten Fetullah Gülen’in eski yakın arkadaşı ve Manisa İlim Kültür Vakfı Başkanı Ali Katıöz, “Yarasalar ışığı sevmez. Hele hele Bediüzzaman’ın vasiyeti olan Risale-i Nur’un basımı onda tahakkuk etmesi sonrasında elbette bu tenkitleri alacaktır. Mehmet Görmez’i bütün ruhu canımızla tebrik ediyoruz, tebrik ediyoruz, tasdik ediyoruz. Bütün tenkitlere göğüs germesi lazım. Hücum edenler isterse bağnaz dindar görünümlüler olsun isterse din aleyhinde olanlar olsun bu olacaktır.” ifadelerinde bulundu.

GÖRMEZ PARALEL YAPI’NIN RANTINI KESTİ

Paralel Yapı’ya bağlı medya organlarının Mehmet Görmez’i hedef yapmasının arkasındaki asıl gerçeğin o yapının rantlarının kesilmesine bağlayan Nur Cemaati’nin önde gelen isimlerinden ve Risale Haber Yazarı Abdurrahman İraz ise, “Paralel yapı mensupları topladıkları kurbanlıklar, himmet toplantılarından insanlardan aldıkları paralar ve buna benzer gerçek yüzlerinin ortaya çıkması sonrasında artık kimseden para toplayamıyorlar. Bir de Risale-i Nurları tahrip edip ciddi paralar kazanıyorlardı. Mehmet Görmez geldi ve Risale-i Nuru devlet yetkililerimizle birlikte koruma altına aldı. Tabiî ki bunun sonrasında da artık tahrif edilmiş Risale-i Nurları da basamıyorlar ve rantları o noktadan da kesilmiş oldu.” Dedi.

PARALEL’İN ASIL HEDEFİ TAYYİP ERDOĞAN

Mehmet Görmez üzerinden asıl hedefin cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın olduğunu söyleyen Abdurrahman İraz, “Çünkü onların arabalarının tekerine asıl taş koyan Tayyip Erdoğan’dır. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan’a bağlı olan hükümet ve kamu kuruluşları hiçbir şey yapmasalar dahi paralel medyanın hedefinde olur. Onların herhangi bir kötü hasletinin olması şart değil ki onlar kötü bir haslet bulurlar ve onun üzerinden kara propaganda yaparlar.” şeklinde konuştu.
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Mülaane diye savunan arkadaşların en büyük hatası mülaane müslümana karşı yapılmaz.

Gayrimüslime karşı yapılır.

Araştırsınlar baksınlar.

Olayları konuları hadisleri işlerine geldiği gibi çarpıtmasınlar.

Selam ve dua ile...
Muhterem kardeşim mülaane eşler mabeyninde cereyan eden ahitleşmedir sizin ifade ettiğiniz ise mübaheledir lakin mübahelenin sadece gayr-ı müslümlerle yapılmaz diyen alimlerde var.Bazı nümuneler:
Mübâhalenin bir çözüm şekli olduğu, ashap tarafından da kabul edilmiştir; onlar çözümsüzlüğe maruz kaldıklarında, zaman zaman bu yola müracaat etmişlerdir. Nitekim İbn Abbas: "Ben, cariyede zıhar olmayacağı konusunda dileyen kimseyle mübâhalede bulunabilirim."demiştir. İbn Abbas'ın (r.a.) bu sözü, mübâhalenin meşru olduğuna delalet etmektedir.
[FONT=goudy_old_stylebold] Beyhakî, Sünen, 7/383.[/FONT]
Yine İbn Abbas Hazretleri'nin, ferâiz konusunda çıkan bir tartışmada, mübâhalede bulunabileceği rivayeti nakledilmektedir. O bu konuda: "İnsanlar isterlerse biz çocuklarımızı, onlar da çocuklarını, hanımlarımızı, onlar da hanımlarını, kendimizi, onlar da kendilerini ortaya koysunlar da sonra Allah'ın lâ'netinin yalancıların üzerine gelmesini isteyelim!"demiştir.
[FONT=goudy_old_stylebold] Bkz: İbn Kudâme, el-Muğnî, 6/191; İbn Âbidin, Hâşiyet-ü İbn Âbidin,5/501.[/FONT]
İslâm âlimleri mübâhalenin sadece Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) ehl-i kitapla yapmasına has olmadığını, Müslümanların kendi aralarında yapabileceklerini, ashabın en önde gelen fukahasından İbn Mes'ud, İbn Abbas ve başkalarına dayandırarak delillendirir ve sahabilerden pek çoğunun da, aynı şekilde çözüme kavuşturamadıkları ve karşısındakini bütün delillere rağmen ikna edemedikleri konularda, mübâhaleye davet ettiklerini belirtirler.

Nitekim önemli İslam âlimlerinden İbnü'l-Kayyım el-Cevziyye de mübâhalenin Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) ehl-i kitapla yaptığı özel bir muamele olmadığını belirterek, böyle bir meşruiyeti, "Necran hadisesinden çıkarılacak dersler" başlığı altında şu gerekçeye bağlar: "Allah Teâla Resûlüne, "Senden sonra ümmetin için mübâhale geçerli değildir." dememiştir. Aksine Resûlullah'tan (sallallahu aleyhi ve sellem) sonra İbn Abbas Hazretleri, füruata ait konularda bile mübâhale yapmıştır. Bunu da ashaptan hiç kimse yadırgamamıştır. Meselâ İmam Evzai Süfyan es-Sevri'yi namazda ellerin kaldırılması konusunda mübâhaleye davet etmiş ve buna da kimse karşı çıkmamıştır.
[FONT=goudy_old_stylebold] İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdu'l-Meâd, 3/561.[/FONT]
Hadîste önemli bir yeri olan İbn Hacer el-Askalani de: "İnsanlar arasında herhangi bir anlaşmazlık ortaya çıktığında, bütün deliller de ortaya konduğu hâlde, muhalif olan kimse kendi düşüncesinde ısrar ediyorsa, karşı tarafın onu mübâhaleye davet etme hakkı doğar." diyerek, böyle bir ilkeyi, İbn Abbas (r.a.) ve daha sonraki fukahadan İmam Evzai gibi simaların uygulamalarına dayandırır.
[FONT=goudy_old_stylebold]Bkz: Askalânî, Fethu'l-Bârî, 7/697.[/FONT]
Müteahhirûn Hanefi fukahasından İbn Âbidin de, mübâhalenin, mülâane mânâsında olup, günümüzde de meşru olduğunu bildirerek, bunun aslının Âl-i İmran Sûresi 59-62 âyetlerine dayandığını belirtir.
[FONT=goudy_old_stylebold]Bkz: İbn Âbidîn, 2/541, 589.[/FONT]
Konuyla alâkalı Cemalüddin el-Kâsımî, Mehâsinu't-Te'vîl adlı eserinde Allame Devvâni'nin, Allah Resûlü'nün (sallallahu aleyhi ve sellem) vefatından sonra mübâhale'nin caiz olup-olmamasıyla alâkalı müstakil bir eser yazdığını, bu eserinde konuyu, âyetler, hadîsler ve müctehidlerin görüşleri doğrultusunda ele aldığını söyler ve netice itibariyle bunun caiz olduğunu belirtir. Aynı zamanda bu eserde mübâhalenin hangi şartlarda caiz olduğunun çerçevesi de belirtilmiştir. Buna göre, mübâhale yapılabilmesi için, üzerinde uzlaşılamayan hususun, meşru, önemli ve taraflarca da çözüme kavuşturulamayan bir özelliğe sahip olması, mübâhale yapılmadan önce, delillerin ortaya konulmuş, bütün şüphelerin ortadan kaldırılmış ve bütün gayretin sergilenmiş olması gibi detaylara da girilmiştir.
[FONT=goudy_old_stylebold] Bkz: Kâsımî, Mehâsinu't-Te'vîl, 2/330.[/FONT]
[FONT=goudy_old_stylebold]Hattâ İslâm âlimleri mübâhaledeki duanın kabul şartlarına varıncaya kadar üzerinde durmuşlar, buna dâir bazı ilkeler de belirlemişlerdir: Bunlar: Niyetin samimi olması, sadece hak düşüncesinin esas alınması, bütün gayretin ortaya konarak delillerin güçlü olarak karşı tarafa anlatılmış olması, samimi kimselerin mübâhalede dua etmesi, sonuna kadar bütün şartların zorlanmış olması, mübâhalenin Müslümanların çok hayatî bir meselesiyle ilgili olmuş olmasıdır.
[/FONT]
Hocaefendi’nin duası, mübâhele ve mülâane olarak görülse bile burada üç husus çok önemlidir: Birincisi, Hocaefendi önce kendisini ve gönüllüler hareketini de işin içine katarak dua etmiş, sonra muhataplarını zikretmiştir. İkincisi, isimler üzerinden değil sıfatlar üzerinden dua etmiştir. Öyleyse kim bu sıfatlara sahipse, o duaya muhataptır. Üçüncüsü, bu duayı etmeden önce Hocaefendi yıllarca bütün aklî ve naklî delilleri ortaya koymuş, fakat muhataplar delilden anlamayınca, bütün büyüklerin yaptığı gibi, o da halini Allah’a arz etmiştir. Nitekim hem mübâhele ayetinde Efendimiz’in hem de mülâane ayetinde zikri geçen sahabinin, delilleri ortaya koyduktan sonra başka çareleri kalmamıştır.Kur’an’da zulmeden, haksızlıkta direnenlere karşı peygamber duaları zikredilmektedir. Misal olarak, Nuh Suresi baştan sona kadar okunabilir. Bu surede muhataplar, inkâr edenler olsa da bazen mü’minlerle mü’min olmayanlar, zulüm ve haksızlık gibi aynı sıfatları taşıyabilirler. Allah isimlere göre değil, sıfatlara göre muamele eder.
Duada bahsedilen sıfatlara sahip olmayanlar, bu duadan rahatsız olmamalı. Fakat üzerinde bu sıfatları fazlasıyla taşıyanlara gelince onlar da Allah’tan korkmalı; devletin, milletin malını deniz gibi görmemeli; masum niyetler, masum dualar, masum gayretlerle inşa edilmiş bir hizmetin önüne geçmeye çalışmamalı; halisane hizmet edenleri ezilecek civcivler gibi görmemelidirler. Unutmamalıdırlar ki, mazlumun sahibi Allah’tır.
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Hiç bir veli kimsenin çocuğuna beddua etmez. Evlerine ateşler salsın demez. Buradan veli midir deli midir, siz hesap görün.
[FONT=goudy_old_stylebold]"Allah yanında Îsâ'nın durumu, aynen Âdem'in durumu gibidir. Allah Âdem'i topraktan yaratıp 'Ol!' dedi, o da derhal oluverdi. Hakikat, Rabbinin tarafından gelir. Bunda hiçbir tereddüdün olmasın. Artık sana bu ilim geldikten sonra, kim seninle Îsâ hakkında tartışmaya girerse de ki: [/FONT][FONT=goudy_old_stylebold]"Haydi gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, hanımlarımızı ve hanımlarınızı ve bizzat kendimizi ve kendinizi çağırıp,[/FONT][FONT=goudy_old_stylebold] sonra da gönülden Allah'a yalvaralım da bu konuda[/FONT][FONT=goudy_old_stylebold] kim yalancı ise Allah'ın lâ'netinin onların üzerine inmesini dileyelim.[/FONT][FONT=goudy_old_stylebold]" İşte sözün doğrusu budur. Yoksa Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Allah hiç şüphesiz azîzdir, hakîmdir (mutlak galip, tam hüküm ve hikmet sahibidir)." (Âl-i İmrân 3/59-62)[/FONT]
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
El cevaz, hocan hıristiyanım deyip zünnar bağlasa terk eder misin?
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
[FONT=goudy_old_stylebold]"Allah yanında Îsâ'nın durumu, aynen Âdem'in durumu gibidir. Allah Âdem'i topraktan yaratıp 'Ol!' dedi, o da derhal oluverdi. Hakikat, Rabbinin tarafından gelir. Bunda hiçbir tereddüdün olmasın. Artık sana bu ilim geldikten sonra, kim seninle Îsâ hakkında tartışmaya girerse de ki: [/FONT][FONT=goudy_old_stylebold]"Haydi gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, hanımlarımızı ve hanımlarınızı ve bizzat kendimizi ve kendinizi çağırıp,[/FONT][FONT=goudy_old_stylebold] sonra da gönülden Allah'a yalvaralım da bu konuda[/FONT][FONT=goudy_old_stylebold] kim yalancı ise Allah'ın lâ'netinin onların üzerine inmesini dileyelim.[/FONT][FONT=goudy_old_stylebold]" İşte sözün doğrusu budur. Yoksa Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Allah hiç şüphesiz azîzdir, hakîmdir (mutlak galip, tam hüküm ve hikmet sahibidir)." (Âl-i İmrân 3/59-62)[/FONT]

Ey Muhammed sana, İsa hakkında bilgi gelip onun, Allanın kulu olduğu bildirildikten sonra kim seninle onun hakkında tartışmaya girişirse ona de ki: "Gelin çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, bizzat kendimizi ve kendinizi çağıralım da hep birlikte dualarımızı kabul etmesi için Allaha yalvaralım ve yalancıları Allanın lanetiyle lanetleyelim."

Hz. İsa ile ilgili bu âyetlerin, Hristiyan olan Necranlılann, Resulullaha gelen ve Hz. İsa hakkında onunla tartışmak isteyen heyeti hakkında nazil olduk*ları rivayet edilmiştir.

Necranlılar Resulullaha gelip onunla isa hakkında tartışarak, o zamanın âdetinden olan "Lanetieşme"yi teklif ettiler. İşte bunun üziren bu âyetler nazil oldu.

Huzeyfe el-Yeman diyor ki: "Necranın reislerinden, Âkıb ve Seyyid un*vanı verilen kişiler Resulullaha geldiler. Onunla mübahele yapmak istediler. Fa*kat bunlardan biri diğer arkadaşına "Bunu yapma, Allaha yemin olsun ki eğer o gerçekten Peygamber ise ve biz de onunla mübahele edersek bundan sonra ne biz kurtuluruz ne de soyumuz." dedi. Bunun üzerine o iki kişi Resuiullaha dedi*ler ki: "Biz sana istediğini vereceğiz sen bizimle birlikte güvenilen bir kişi gön*der. Bizimle güvenilmeyen bir kişi gönderme." Bunun üzerine Resulullah: "Ben sizinle beraber, gerçekten güvenilir olan bir kişi göndereceğim." dedi. Sahabiler bu şerefe nail olmaya hazırlandılar. Resulullah buyurdu ki "Kalk ey Ebu Ubey-de b. el-Cerrah." Ebu Ubeyde ayağa kalkınca: "İşte ümmetin emin kişisi budür." buyurdu[135]

Sa´d b. Ebi Vakkas diyor ki:

"Bu âyet-i kerime nazil olunca, Resulullah Aliyi, Fatimayı, Hasan ve Hü-seyini çağırdı ve dedi ki: "Ey Allahım, işte benim ehlim bunlardır." [136]

Bu hususta Abdullah b. Abbas diyor ki: Şayet Resulullahı mübahaleye çağıran insanlar mübahaleye çıkmış olsalardı, geri döndüklerinde ne ailelerini ne de malların bulabilirlerdi.

MÜBAHALE: Bu işe "Lanetleşme" derler ve bunu şöyle yaparlardı. Her iki taraf, kadınları ve çocuklarıyla birlikte bir yerde toplanıp kendi inanç ve id*dialarının doğruluğunu savunur ve sonunda "Allahm laneti yalancının üzerine olsun." derlerdi. İşte Necranlılar bu âdete uyarak Resuluilaha da bu şekilde mü-bahale yapmayı teklif etmişlerdi. Fakat bunun sonucundan korkarak kendi tek*liflerinden vaz geçmişlerdir.

---

Ayetin tefsiri bu şekilde, buradan ne anlarsınız?
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Ey Muhammed sana, İsa hakkında bilgi gelip onun, Allanın kulu olduğu bildirildikten sonra kim seninle onun hakkında tartışmaya girişirse ona de ki: "Gelin çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, bizzat kendimizi ve kendinizi çağıralım da hep birlikte dualarımızı kabul etmesi için Allaha yalvaralım ve yalancıları Allanın lanetiyle lanetleyelim."

Hz. İsa ile ilgili bu âyetlerin, Hristiyan olan Necranlılann, Resulullaha gelen ve Hz. İsa hakkında onunla tartışmak isteyen heyeti hakkında nazil olduk*ları rivayet edilmiştir.

Necranlılar Resulullaha gelip onunla isa hakkında tartışarak, o zamanın âdetinden olan "Lanetieşme"yi teklif ettiler. İşte bunun üziren bu âyetler nazil oldu.

Huzeyfe el-Yeman diyor ki: "Necranın reislerinden, Âkıb ve Seyyid un*vanı verilen kişiler Resulullaha geldiler. Onunla mübahele yapmak istediler. Fa*kat bunlardan biri diğer arkadaşına "Bunu yapma, Allaha yemin olsun ki eğer o gerçekten Peygamber ise ve biz de onunla mübahele edersek bundan sonra ne biz kurtuluruz ne de soyumuz." dedi. Bunun üzerine o iki kişi Resuiullaha dedi*ler ki: "Biz sana istediğini vereceğiz sen bizimle birlikte güvenilen bir kişi gön*der. Bizimle güvenilmeyen bir kişi gönderme." Bunun üzerine Resulullah: "Ben sizinle beraber, gerçekten güvenilir olan bir kişi göndereceğim." dedi. Sahabiler bu şerefe nail olmaya hazırlandılar. Resulullah buyurdu ki "Kalk ey Ebu Ubey-de b. el-Cerrah." Ebu Ubeyde ayağa kalkınca: "İşte ümmetin emin kişisi budür." buyurdu[135]

Sa´d b. Ebi Vakkas diyor ki:

"Bu âyet-i kerime nazil olunca, Resulullah Aliyi, Fatimayı, Hasan ve Hü-seyini çağırdı ve dedi ki: "Ey Allahım, işte benim ehlim bunlardır." [136]

Bu hususta Abdullah b. Abbas diyor ki: Şayet Resulullahı mübahaleye çağıran insanlar mübahaleye çıkmış olsalardı, geri döndüklerinde ne ailelerini ne de malların bulabilirlerdi.

MÜBAHALE: Bu işe "Lanetleşme" derler ve bunu şöyle yaparlardı. Her iki taraf, kadınları ve çocuklarıyla birlikte bir yerde toplanıp kendi inanç ve id*dialarının doğruluğunu savunur ve sonunda "Allahm laneti yalancının üzerine olsun." derlerdi. İşte Necranlılar bu âdete uyarak Resuluilaha da bu şekilde mübahale yapmayı teklif etmişlerdi. Fakat bunun sonucundan korkarak kendi tekliflerinden vaz geçmişlerdir.

---

Ayetin tefsiri bu şekilde, buradan ne anlarsınız?

Hocam, herhalde kendileri diyalogcu ve necran ehliyle çok sevişmiş kimseler olarak onları; biz de Müslümanları temsil ediyoruz. Sanırım o sebeble lanetleşme derler. :)

Bu işte bir terslik var gibi.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
tevhid-şirk şeklinde tezahür eden çekişme ile müslümanlar arasındaki bir çekişmenin arasındaki azim farkı da göz ardı etmemek lazımdır.

Hem Allah isterse melekleri Adem'e de secde eder, ama sen en büyük insan Hz. Peygamber'e secde edemezsin.

Bu iki şeyi de beraber değerlendirip, çarpıtmayı iyi anlamak icap eder.
 
Üst