Bana asıp kesiyorsun dedin de, son paragraf her şeyi ortaya koyuyor. Senin Üstad'ın değil mi, tarikat dersi için, veli namzedi bazı zatları Sami Efendi hz.lerine gönderen? Üstad'ına muhalif olmak da nedir? Yaşayan pek çok muhterem bunun şahididir. Ben böyle bir şeyi kabul etmem, herkes yalancı diyor isen, sana diyecek bir şey yok.
Ladikli Ahmet Ağa mürit değildir ki şeyhini uçurmuş olsun. Hızır aleyhisselam'ın yardımcılarındandı. Ama Sami Efendi hz.lerini de bilenlerdendi.
Sapla samanı birbine karıştır ondan sonra da tarikatları ve şu andaki meşayihi reddetmek noktasına getir işi. Bunu akıllı adam işi olarak göremiyorum. Şimdi risalecilerden -sen de çoğunu reddedersin- pek çok şey yazarım, ondan sonra da işte nurcuların hali derim. Oldu mu? Olmadı, olmaz.
İlim dediğin nedir ki? İstersen Üstad'ının Kadiri dersi alışı bir daha oku. Su dökme, döktürme olayı nasıl oluyormuş.
Pek ileri gidiyorsun gibi geliyor bana. Üstad'ını en büyük görmene kimse bir şey demez, diyemez. Fakat bunu ulu orta yerde herkese kabul ettirme gayreti de ne oluyor? İş burada olunca hep, e bizde bazı şeyler yazman zorunda kalıyoruz. Sonra da yarım akıllı bazıları zannediyor ki bizim bir yarıştırma gayretimiz var. Hayır! Bizim ki bu ifrat noktasındakilere cevap verme gayretidir.
O son paragrafı Üstad okusa ne derdi acaba? O üstad değil mi hapishanede iken tayyi mekan ile ya da her nasılsa Ladikli Ahmet Ağa'nın yanına gelip, ben artık yoruldum, Hızır aleyhisselam'a söylesen de artık çıksam diyen ama sonrasında olumsuz cevap alan?
Diyorsun ki neden inanayım. E risalede yazan, bana şöyle geliyor ki, kalbime böyle ilham oldu ki, gibi sözlere iman ediyorsun da büyüklerin bizzat yaşadık dedik şeylere mi inanamıyorsun? Zanni bir bilgi yaşanmış bir olayın nasıl önüne geçebilir?